23 Temmuz 2009 Perşembe

BİR BLOG SAHİBİ OLMAK NE DE ZOR İŞ.....




Hele de benim gibi teknoloji özürlü birisi için... 
Emrah beni blogda daha sık yazmam konusunda sürekli cesaretlendiriyor sağolsun. Ne zaman kendimi bir konu hakkında kötü hissetsem laf dönüyor dolaşıyor ve bloga daha çok yazmam konusuna geliyor.... Üzerimdeki sıkıntılar için bir çıkış kapısı olabilirmiş blogumla daha çok ilgilenmek. Hatta Emrah, blogunu yakından takip etiği Grunberg'le röportaj yaparken de kendisine sormuş 'Blog bir edebi metin midir?' diye. 'Hem evet hem hayır' demiş O da...
Aslında beni rahatsız eden blogun kendini tanımladığı yer değil.  Adam Grunberg; zaten kitapları olan bir yazar sonuçta.  yazma eylemini istediği gibi şekillendirebilir...  Ben sadece blog sahibi olmak, kendini fazla önemsemek mi onu bilemedim başlarken... Yani kendinden ne kadar eminsin de  herkesin seni okuyacağını düşünüyorsun gibi şeyler düşündüm bu blog işinde kendi kendime... Fakat sonradan baktığımda  hiç yorum olmadığını gördüm yazdıklarıma, aslında kendi kendimeyim bu internet ortamında... Ardından Ufuk cesaretlendirdi beni. "Arkadaşlar arasında eğleniyoruz, abartmaya gerek yok, hem de elin hareketlenir" diyince, bana da bir rahatlama geldi.  Bu yüzden bir zaman en iyi blog ödülü alırsam ödül konuşmamda Emrah'a ve Ufuk'a teşekkür edeceğim...
Her neyse  ben de bu dolduruşlarla birlikte kendimi terbiye etmek için her gün yazmaya karar verdim.
Bu gün işten de erken çıkmamı fırsat bilerek kahvemi yaptım ve küçük bilgisayarı alıp balkona geçtim.  Amacım balkonda oturup ağaçları seyrederken bir yandan kahvemi yudumlamak bir yandan da bloguma yeni bir şeyler yazmaktı. Ama yoo öyle yolunda gitmedi işler... Balkonda bağlantı sağlanamadı bir süre... Sonunda bağlantıyı sağlayabildim ama o kadar zayıftı ki kum saati döndü döndü döndü... İçime fenalık geldi... Ben de çalışma odasındaki büyük bilgisayara geçmeye karar verdim, yılmadım yani hemencecik... Hem büyük bilgisayarda fotoğraf makinemdeki fotoğrafları da bilgisayara alabilir ve blogumda kullanabilirdim... Ama orada da işler öyle gelişmedi. Bir kere nedenini bilmediğim bir şekilde bilgisayar sadece bazı fotoğrafları içeri alıyor, bazılarını ise almıyor... denedim denedim olmadı...Ve ben yine yılmadım olanlarla idare ederim dedim kendi kendime... 
Kahvemden son bir yudum aldım veblogumu açmaya çalıştım ama bilgisayar ya da gmail beni sürekli Emrah olarak tanıyıp onun bloguna 'devamlılık hatası'na götürdü beni. Kaç kere denediysem olmadı... 
Sonunda nasıl olduysa bir şekilde Emrah olmaktan kurtuldum ve kendimi tanıtabildim. İşte bu sayede de bloguma kavuştum ama ne pahasına... 
Aslında elimde var olabilen bir kaç fotoğrafla Ayvalık ve Şile günlerini yazmak istiyordum ama bu kadar mücadele vermişken, tatilin tembel ruhunu anlatmam mümkün değildi... Nasıl olsa her gün yazacağım diye söz verdim ya  kendi kendime...Onu da yazarım...
Ama  bir dahaki sefere kadar bir kaç tane fotoğraf ekleyebilirim (O kadar çok uğraştım ki bu fotoğrafları bilgisayara yükleyebilmek için birkaç tanesini koymazsam olmaz... Yo yo yooo asla olmaz. 
Hmm... şimdi... nasıldı fotoğraf yüklemek????.........

2 yorum:

  1. her gün kontrol ediyor
    ve sıkı sıkı takip ediyorum
    solugum ensende
    haberin olsun :)

    YanıtlaSil
  2. Ufukçuğum, inan ben de seni izlemeye almayı çok istiyorum... Ancak nasıl yapıldığını hala çözemedim... Yine de bu seni takip etmediğim anlamına gelmez... Ancak şirketten giremiyorum çünkü madiklara yüzünden az kalsın virüs yiyordum biliyorsun....Yine de izleniyosunuz efenim, yakından... (Ayrıca dediğin doğruymuş eğlenceli olmaya başladı bu iş.....)

    YanıtlaSil